Bugün adına Balkanlar denen Osmanlı’nın Rumeli toprakları, beş asır boyunca İslâm Türk kültürünün gelişip yayıldığı önem-li bir bölge olmuştur. Ancak dünya görüşünde meydana gelen farklılaşmalar, Osmanlı Devletinin içten içe kan kaybetmesi ve uluslararası dengelerin değişmesi sonucu XIX. asrın sonlarına doğru Rumeli topraklarında bağımsızlığını ilân eden ayrı dev-letler oluşmaya başlamıştır. Bulgaristan, 1878 yılında başlayan bağımsızlık sürecinin 1909 yılında tamamlanması ve Balkan Sa-vaşları sonucunda Rodoplar bölgesinin de sınırlarına dâhil ol-masıyla bugünkü şeklini almıştır. Uzun bir süreçten sonra Bal-kan Savaşları sonucunda günümüzdeki adıyla Kuzey Makedonya da Osmanlı’dan koparak yoluna bağımsız veya Yugoslavya’nın bir parçası olarak devam etmiştir. Bu topraklarda meydana gelen ve aynı bütünün parçaları olan Müslüman toplulukları asırlardır varlıklarını sürdürmüş, ama sınırların yeniden çizilmesi sonucunda her iki devletin sınır-ları içerisinde büyük birer kitle olarak kalmışlardır. Fakat ara-da sınırların olması sebebiyle aralarındaki ilişkiler zayıflamış, hatta yok derecesine inmiştir. Bu azınlıklar arasındaki ilişkiler siyasî bakımdan kaybolmuşsa da hayatın farklı alanlarında za-yıf da olsa birtakım ilişkilerin sürdüğünü görmekteyiz. Ancak bunların hangi alanlarda ve ne ölçüde olduğu konusunda ke-sin bir şey söylemek için şu ana kadar dişe dokunur çalışmalar yapılmamıştır. Rumeli’de yaşayan Müslümanlar arasında güçlü bir bağın ol-ması birbirileri arasında etkileşimi artıracağı ve güzel işbirlik-leri doğuracağı kanaatineyiz. Bunun önemine binaen yaşanan tarihî süreç içerisinde iki şair, fikir ve gönül adamı ile onların çevresi üzerinden İslâm ve Türk medeniyetinin birer parçası olan Bulgaristan ve Makedonya Müslümanları arasındaki ilişki-lere ışık tutarak bu topluluklar arasındaki ilişkileri aydınlatma-nın geleceğe dönük farklı iş birliklere temel teşkil edebileceğini düşünmekteyiz.